16 Kasım 2011 Çarşamba

tımtım tımtım...

bayramda eve gittiğimde eski fotoğraf makinemizi buldum.tabi ki de hemencecik kimseye çaktırmadan bavula attım.gelince bi de baktım ki içinde tab edilmek üzere bekleyen fotoğraflar var.kim bilir hangi yılın anıları? çok heyecanlııııı. umarım çok fotoğraf yanmamıştır :))

28 Ekim 2011 Cuma

gidesim var

nereye olduğunu bilmiyorum ya da ne ile gideceğimi.sadece gitmek istiyorum.uzaklara,çok uzaklara,hiç bilmediğim,yeni uzaklara...

9 Ekim 2011 Pazar

değişim

sadrettin
sen çok değiştin
adın bile ahmet'ti
senin

                       cihan demirci-çıkışlar arka kapıdan

11 Eylül 2011 Pazar

yine yollara düşmek

 
saatlerce koltuk da oturmak, bi süre sonra malum bölgede düzleşme olması, uykunuz gelse bile uyuyamamak, gece mola verildiğinde ölümüne üşümek...vb. hepsini geçtim de şu yollarda dinlenilen müziklerin mantığı nedir yaa??? otobüs firmaları özellikle mi seçer onları? kendimi şimdiden melankoliye hazırlamalıyım zira 16 saat uzun bi süre !!! 
 
 

31 Ağustos 2011 Çarşamba



ben alışamam hiçbir şeye
alışmamalıyım da
belki sana değil ama
bu düpedüz ihanet bana...


27 Ağustos 2011 Cumartesi

bi acayip tuhafım şu günlerde...

sanırım ben gitmelere hiç alışamayacağım. bi parçamı hep unutuyorum unuttuğum yerlerde ve sonunda bitmekten korkuyorum. kalsam ne olur ki sanki? okuyup da büyük adam nasıl olunur onu bile bilmiyorum ki? ama bunu ebeveynlerime söylediğimde ''biz de özlüyoruz ama gitmelisin.hem çok çabuk geçiyor zaman bi bakmışsın okul bitmiş yine hep beraberiz'' diye öğüt veriyorlar. ama ben de zaten bu yüzden kalmak istiyorum. zaman çok çabuk geçiyor. kaçırdığım gülüşler, gözyaşları, tebrikler birikiyor bi taraflarda.


bi de şu bavul hazırlama işi var mesela. her şeyi götürmek istiyorum. elimden gelse babamla annemi de atacağım içine. tam 3 bavul zımazım doldu ama hala götürmek istediğim şeyler var dışarıda. çok zor yaa

.
bu arada yeri gelmişken bugün öğrendiğime göre zımazım diye bi kelime yokmuş. yani kimse bilmiyor. herkes bu kelimeyi kullanınca güldü ve bi kötü oldum yahu. ama sonra düşündüm de şu fani dünyada bi kelimem varmış benim. sadece benim. havalı aslında.


bi de bi de bi deee menekşemin minik minik yaprakları çıktı. çocuğum olmuş gibi sevindim. gözlerimde iki çipil yaş oluştu. annemlerin geldiğini gördüm sildim hemen. neyim ben şimdi? toprak ana mı oldum yoksa?

22 Ağustos 2011 Pazartesi

lise arkadaşlığı başkadır!

bu söz herkes tarafından söylenen,artık yiteeer yaa yine mi aynı laf dediğimiz ama sonunda çok doğru deyip hak verdiğimizdir. lise başkadır! arkadaşlar başkadır! lise arkadaşlığı süper ötesidir!!
kimileri okuduğunda 'abartmış yahu' diyecek ama en azından bizim için durum bu. biz kim miyiz? biz 12-c ahalisiyiz. biz hiç kopmadık birbirimizden mesela. mezuniyet töreni bizim için veda töreni değil oohh kopmaya geldik millet iyi organizasyon dediğimiz bir geceydi. herkes birbirini arar sorar  tatillerini gözler. buluşmalarımız çok acayiptir. hep aynı espriler gündeme gelir ama her defasında daha fazla reaksiyon alır. gittiğimiz mekanlarda hayvan gibi güldüğümüz için defalarca uyarılmışızdır. topluluğun yarısı anatomi yarısı teknik çizim konuşur sonuç olarak konu yine 'kamyoncu' diye adlandırdığımız fizik hocasına, 'tayyip çakması' celalettin hocaya, 'edebiyat devi' ne, 'eski boksör bozuntusu' almanca hocasına vs. ye gelir ve havaya girilir .birinin sıkıntısı hemen duyulur çare olmak için çabalanır. yeni yapılan manitalar haber verilir, tebrik edilir. bayramlarda, kandillerde, yılbaşlarında, doğum günlerinde mesajlar eksik edilmez.
uzun lafın kısası lise arkadaşlığı başkadır! onlar candır! onlar deniz kenarında yenilen simitle içilen çaydır, doyurucudur, keyif verir, susamlar dişlerin arasında girdiğinde çoğunlukla komiktir ve yüzlerdeki gülümsemedir :)

19 Ağustos 2011 Cuma

18 Ağustos 2011 Perşembe

15 Ağustos 2011 Pazartesi

elde kalan = suskunluk

özlemek bir fincan karadut çayı bugünlerde...


mevsimler çabuk döner. peki sen?

14 Ağustos 2011 Pazar

sevgi ve dostluk

kavgayı, bir yaprağın üzerine yazmak isterdim sonbahar gelsin yaprak dökülsün diye

öfkeyi, bir bulutun üzerine yazmak isterdim yağmur yağsın bulut yok olsun diye

nefreti, karların üzerine yazmak isterdim güneş açsın karlar erisin diye

...ve dostluğu ve sevgiyi, yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak isterdim onlarla birlikte büyüsün bütün dünyayı sarsın diye

                                                                         yılmaz güney


13 Ağustos 2011 Cumartesi

10 Ağustos 2011 Çarşamba

bir tutam eski

      hani her sene anneler '' eveeet eski ne varsa hepsini ayıklayın atıyoruuz'' derler ya ben de işte o annelere karşı duran en sağlam insanım sanırım. şöyle ki ilkokuldaki defterlerimi bile saklıyorum. ama ne yapabilirim? onlar benim hatta onlar ben'im!
      bazen oturup tek tek inceliyorum onları. çok komik şeyler buluyorum sıklıkla. bazen de duygulanıyorum. ama bazen:) uzun süreli duygusallıklar benim bünyeye ters. geçenlerde lise1 den kalma bi defter çarptı gözüme. o zamanlar ne acayip şiirler yazıyormuşum ben. aman yarabbi! sanırsınız menapoza girmişim, bu durumun sonucu eşim tarafımdan aldatılmışım, çocuklar uzakta okuyor, şu hayatta tek başıma kalmışım falan filan. yahu akıllara zarar. düşünüyorum da ben galiba yıllar geçtikçe daha da çocuklaşıyorum. yoksa benjamin button mıyım la ben?? neyse yine devreler yandı. görüşürüz...:)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

başbelasıııı

    kim mi başbelası? tabi ki de abim. yahu kaç yaşına geldi hala çocuk. sanırım bizim ailenin genel durumu bu.
    neyse ben hemen durumu anlatim. geldi yanıma dün yalvardı yakardı ille telefonumu istedi. kendi telefonu da çok güzel ama şarjı çabuk bitiyormuş. ben de genç delikanlı çocuk alsın bari bikaç saatliğine gezsin tozsun dedim. ama sadece 'birkaç saatliğine' . ilerleyen dakikalarda anladım ki kendi telefonumdan başkasında yapamıyorum. adeta onu aldatmışım hissine kapıldım bi an. sonra yatmadan önce bir kağıda not yazdım ve  başucuna bıraktım.-kendileri biz yattıktan sonra gelir de- . notun içeriği fazlasıyla tehditkar olduğundan sabah telefonuma kavuşma heyecanıyla uyandım ki ne göreyim?? not ve başbelasının başbelası telefonu aynı yerde. çıldıracaktım!
    şimdi 2. tehditime rağmen hala ortalarda yok. yahu bi de telefon elden gittikten sonra kendimi acayip önemli hissetmeye başladım. sanki her an beni biri arayacak ama ulaşamayacakmış gibi. hal böyle olunca da başbelasına olan öfkem daha da artıyor. benden günah gitti arkadaş. bu gece çok pis bi tuzak kurcam ona. Yaşasın Kötülüüükkk!!!!

4 Ağustos 2011 Perşembe

geveZEy

siz hiç nefes almaya fırsat bile bulamayacak kadar çok konuşan hatta çok konuştuğu için başına ağrılar giren birini gördünüz mü? ben gördüm. bizzat her gün kalktığımda aynada selamlaşırız.

küçüklüğümden beri böyleyim ben. misafirliğe falan giderdik. ben tabi teyzelerin yanında ilk izlenim sağlam olsun diye önce bi suspus olurdum. sonra bi fırsatını buldum mu sn. de 10 kelimeye çıkan hızla konuşurdum. az önce 'ay ne hanım kız bak şükriye hiç sesi çıkmıyor' diyen teyze baş ağrısı ilacı falan arardı. bi keresinde de anasınıfındayım halil diye yaramaz bi çocuk vardı onun velisi sınıfa gelmişti. öğretmenimiz annesine hava olsun diye halil'e '10 a kadar say da annenler görsün'  der demez ben atlamıştım ' ben 100 e kadar sayabiliyorum başladım bile bakın 1,2,3,4....98,99,100 ' öğretmenimiz kalakalmıştı sonra da 10 gün izin aldı okuldan. bi keresinde de abimin sınıfını basıp konuşup konuşup çıkmıştım sonradan öğrendim ki hocaları içerdeymiş duyunca azıcık utanıp bi hayli gülmüştüm.

ay fark ettim de yine çok konuştum. yazarken bile gevezeyim. yapcak bi şey yok !!!

1 Ağustos 2011 Pazartesi

annem...!

bugün oturuyoruz annem anlatmaya başladı
- *hani bi kız vardı.
   *tuğba ekinci değil de diğeri.
   *hani siyah saçlı.
   *geçenlerde gece kulübünden çıktı.
   *yanında sarı ünlü kız vardı.
   *ibrahim tatlıses'in de gözdesiydi hani.
-...........
-tanıyamadınız mı hala???
-vallahi çıkaramadık bayaa da ipucu verdin ama maalesef.s
-allah allaaaahhh!
- eee nolmuş ki?
-çok yaşlanmış :(

31 Temmuz 2011 Pazar

cennetten bir kesit

ne güzel bir yersin sen öyle? seni çok sevdim hatta sende yaşayabilirim o derece! buz gibi suların,muhteşem böğürtlenlerin,henüz selelere dolmayan  kızılcıkların,kekiklerin,gür ağaçların muhteşem!



27 Temmuz 2011 Çarşamba

                 ben geri döndüm kiiii  !!!                                   

bundan sonra gitmek yok! kalmak var, belki biri gelir diye...

11 Temmuz 2011 Pazartesi

                      geçici olarak servis dışı                      

27 Nisan 2011 Çarşamba

argadaşa ilaç almak maksadıyla girdiğim eczanede 'gelmişken bir de tartılayayım yahu' mantığıyla tartıya yöneldiğimde dükkandaki amcanın 'acaba kaç kg gelecek ki?' bakışıyla kafayı uzatması son derece can sıkıcıııııı!!!


  
    biri buna artık dur demeli!!!

15 Nisan 2011 Cuma

öylesinebirşeyler

     insanın hayatında belli dönemler olur.içini anlatılmaz bir sıkıntı kaplar ve bütün hayat enerjisi sanki koskocaman bir süpürgeyle gelip vakumlanmış gibidir.eminim hepinize olmuştur.ben de ondan oldum işte.bi tuhafım bugünlerde.
     neşem gittikten sonra korkar oldum her şeyden.beni ayakta tutan şey demek ki etrafta saçma sapan espriler yapıp kimse gülmediği halde kahkahalara boğulmakmış hatta 'yine patladı samsunlu' demelerine rağmen umursamamakmış ya da sokakta yürürken kendi kendime konuştuğumda, insanların yüzüme baktıklarını farkedip onlara dil çıkarma eğiliminde bulunmammış.ama şu sıralar öyle değil.tedirginim gereksiz yere.haa bir de oldukça kararsızım ve genelde pişmanım.ne gidebiliyorum ne de kalabiliyorum ve de artık daha az iyi ki diyorum.ne hikmetse iştahtan hiç kesilmedim.aramızda kalsın buna da çok bozuluyorum.
     ama inanıyorum ya da inanmak zorundayım az kaldı geçecek her şey.geçmeli ki daha fazla güleyim ve güldüreyim.ve de böyle dertli dertli gitmesin elim klavyeye.


                                                 = neyse ben kaçar.amin bismillah.=

13 Nisan 2011 Çarşamba

eveeeett bugün tam da bunu yapmak için dağ ve doğa sporları topluluğu olarak toplandık.benim için çok büyük heyecan arz ediyordu çünkü ilk olacaktı.ortam çok güzeldi herkes en az benim kadar samimiydi yani bayağı samimiydik.velhasıl teker teker çıkmayı denedik.çoğunluk fotoğrafta da gördüğünüz gibi pat küt çıktı.

-sen? 

             ben mi?                                                                    
şey ben de denedim tabi ama öncelikle birkaç şeyden söz etmek istiyorum.bugün çok uyudum,geç kalktım,yaptığım kahvaltı çok da iyi değildi,ayrıca kendimi biraz da hasta gibi bir şey hissetim sonr.....

-eee yani???

tamam yaa vakit itiraf vaktidir.hiçbir şey yapamadım.ancak 3 basamak falan çıkabildim.düşünüyorum da çok da yoruldum hiçbir şey yapmadan.yaa aslına bakarsanız "benim neyime laaa dağcılık???"

12 Nisan 2011 Salı

evet bugün tam da yarın oldu. artık cevap verebilirim.
mikrobiyoloji sen niye böylesin oysaki sınava birkaç saat kala seni sevmeye başlamıştım.artık başka bahara...
psikososyal sen ise gereğinden fazla sevimliydin bu da çok korkutuyor beni.
sonuçlar açıklanınca yine görüşürüz...

11 Nisan 2011 Pazartesi

zamanın birinde bir küçük kız varmış ertesi günü mikrobiyoloji ile psikososyal ve rehabilitasyon sınavı olmasına rağmen boş boş otururmuş (yani yemek yermiş) sonra ne mi olmuş?

cevabı yarın...
elif eren'le mutfakta geçen hayatımı çok seviyorum.
 neyi mi seviyorum ? şey elif eren'i ya da eee mutfağı mı??

bilemedim ben onu...

10 Nisan 2011 Pazar

      90larda çocuk olmak 2011de ergen olmaktan çok daha asildir! candır!
zö: bence güzel oldu
zö'nün iç sesi: amaç?
zö: bilmem canım istedi
zö'nün iç sesi: salaksın abicim
zö: sen de çok gevezesin hıh...